Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto López, 'Türkiye Deniz Üstü Rüzgar Enerjisi Konferansı' sonrasında Haberturk.com'a açıklamalarda bulundu.
"TÜRKİYE'NİN ENERJİ SEKTÖRÜNDEKİ DÖNÜŞÜMDE BİRÇOK OLUMLU FAKTÖRÜN BİR ARAYA GELDİĞİNİ GÖRÜYORUZ"
2025 Yılı Bütçe Teklifi’nde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payını gelecek yıl yüzde 47,8'e çıkarmayı öngörmesinin kısa ve uzun vadede enerji maliyetlerine etkisi hakkında soruya yanıt veren López "Enerji Bakanlığı'nın Türkiye için önerdiği enerji sektöründeki dönüşüme baktığınızda, burada bir dizi olumlu faktörün bir araya geldiğini görüyoruz. Bir yandan, 2035 yılına kadar Türkiye'nin enerji miktarını 100 GW artırması gerektiğini biliyoruz. Bu, bugün sahip olduğumuzun yüzde 67 daha fazlası. Bu nedenle, enerjiyi artırmak ve iyileştirmek için yaptığınız her şey olumlu bir adımdır. Kurulu enerji kapasitesi olumlu yönde ilerleyecek" derken "İkinci unsur, bugün enerji yatırım kapasitesinin maliyetine ve üretim maliyetine baktığımızda, yenilenebilir enerjinin fosil yakıtlardan daha ucuz olduğunu görüyoruz. Bu çok önemli bir nokta. Bugün güneş veya rüzgar enerjisinin maliyeti kilovat saat başına yaklaşık 0,05 dolar civarında. Bu, örneğin kömürle oldukça benzer. Ancak, bir gigavat güneş veya rüzgar enerjisi kurma maliyeti kömürden daha ucuz. Üçüncü önemli unsur bence güvenlik, enerji güvenliği ve makroekonomik güvenliktir. Yenilenebilir enerjiye yöneldiğiniz ölçüde, diğer ülkelerden fosil yakıt ithal etmenize gerek kalmaz. Bu, enerji güvenliğidir. Bunun ötesinde, kullanacağınız petrol veya kömürü almak için dolar harcamanız gerekmeyecek. Ve son olarak, bu özel bağlamda, yenilenebilir enerjiyi geliştirirken aynı zamanda sanayiyi de geliştireceğimizi söyleyebilirim. Bu yönde atılan
adımların son derece olumlu olduğunu düşünüyorum. Ve bu sadece tek bir boyutta değil, birçok boyutta gerçekleşiyor. Açıkça bir de iklim değişikliği boyutu var. Tüm bu hareketler bizi 2053 yılına kadar net sıfıra ulaşma hedefine taşıyacak" diye ekledi.
"110 MİLYAR DOLARLIK BİR PLANDAN BAHSEDİYORUZ"
Türkiye'nin 2035 yılına kadar rüzgar enerjisi endüstrisini 7,5-8 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaştırması öngörülüyor. Bu hedef doğrultusunda denizüstü rüzgar enerjisi projeleri de kritik bir rol üstleniyor.
López, Dünya Bankası'nınTürkiye'nin bu projeleri hayata geçirebilmesi sunduğu ve planladığı
finansman olanaklarına yönelik ise şu yanıtı verdi:
"Şu anda hükümetin planına baktığınızda, ihtiyaç duyulan şeyin üretim kapasitesi olduğunu görüyorsunuz ve bu, özel sektör sermayesiyle karşılanacak. Buradan 2035'e kadar iletim için 80 milyar dolar. Yaklaşık 28 milyar dolara ihtiyacımız olacak. Bu miktar, kamu sektörü parasıyla, çünkü Türkiye'de iletim kamu sektörü tarafından yürütülen bir faaliyet. Ve belki bir miktar özel sektör parasıyla karşılanabilir. Eğer bunu finanse etmek için kamu-özel işbirliği (PPE) veya başka araçlar geliştirebilirsek... Son olarak, dağıtım kapasitesi de var. Genel olarak, 110 milyar dolarlık bir plandan bahsediyoruz. Dünya Bankası, bu mali yıl içinde hükümetle birlikte çalışıyor. Haziran 2025’ten önce yönetim kurulumuza 750 milyon dolarlık bir operasyon sunmuş olacağız. Bu operasyonun amacı, özel sektörün üretim kapasitesi artırmasını sağlayacak iletim hatlarını inşa etmeye başlamasını sağlamak. Yenilenebilir enerji üretimindeki engellerden birinin iletim hatlarının kapasitesi olduğunu biliyoruz ve bu yönde ilerliyoruz. Bunu, birkaç yıl içinde 750 milyon dolarlık başka bir operasyon takip edecek ve bu faaliyetleri finanse etmek için başka hangi araçları geliştirebileceğimizi görmek adına hükümetle görüşmelerimize devam ediyoruz."
TÜRKİYE'NİN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİYLE MÜCADELESİ: 1 TRİLYON DOLAR
Peki iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin karşılaştığı en büyük zorluklar neler ve Dünya Bankası bu noktada neler yapıyor?
"Günümüzde iklim değişikliğine baktığınızda, hem iklim değişikliğini azaltma tarafında hem de iklim değişikliğine uyum sağlama tarafında ihtiyaçların muazzam olduğu açıktır. Geçen yılın, kaydedilen en sıcak yıl olduğunu görüyoruz ve bunun ekonomik faaliyetler üzerinde, sıcaklıklar ve yağışlar üzerinde önemli etkileri var" diyen López Türkiye örneğinde yaşanan durumu ise şöyle özetledi:
"Türkiye zaten su sıkıntısı çeken bir ülke ve bu durumun ele alınması gerekecek. Tüm bu unsurları ele almak için bir ülke olarak ihtiyaç duyacağınız gereksinimlere baktığınızda, bu rakamın kolayca yaklaşık 1 trilyon dolara ulaştığını görüyoruz, bu da GSYİH’nin yaklaşık yüzde 100'üne denk geliyor. Bu zorluklarla başa çıkmak için kaynak ihtiyacı kritik."
"TÜRKİYE'NİN SANAYİ SEKTÖRÜNÜ GELİŞTİRMEK İÇİN MUAZZAM BİR FIRSATI VAR"
Dünya Bankası'nın Türkiye’nin ekonomik büyümesine ilişkin öngörüleri nelerdir ve bu süreçte kritik rol üstlenen sektörlere yönelik soruya da yanıt veren López "Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda sanayi sektörünü geliştirmek için muazzam bir fırsata sahip olduğunu sıklıkla söylüyorum" dedi.
López, ülkenin eğitim ve altyapı kapasitesine bakıldığında da bunun görülebileceğine vurgu yaparak "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da sürekli vurguladığı gibi, bu ülke bir lojistik merkez olma potansiyeline sahip. Önümüzdeki yıl Orta Koridor’da, Irak'a doğru olan kalkınma koridorunda Türkiye ile birlikte çalışacağız. Ki bu, temelde büyüme açısından lojistik merkezleri geliştirmeye yardımcı olmaya çalıştığımızın bir parçası. Beklentimiz, ülkenin gelecek yıl yaklaşık yüzde 2,5 oranında büyüme kaydetmeye devam etmesi yönünde. Enflasyonu düşürmek için yapılan çabalar göz önüne alındığında, bunun oldukça olumlu olduğunu düşünüyorum" diye ekledi.
"ENFLASYONDA ZORLUKLARI HİSSEDEN SEKTÖRLERE BİRAZ DAHA YAKINDAN BAKIP, BİRLİKTE ÇALIŞMALI"
Son olarak enflasyonla mücadele sürecine yönelik de yanıt veren López "Haziran 2023’te ekonomi ekibinin başlattığı çalışmaların son derece olumlu olduğunu sanırım daha önce de belirtmiştim. Birçok alanda önemli ilerlemeler kaydedildiğini düşünüyorum. Enflasyon düşüyor, uluslararası rezervler artıyor ve tüm bunlar bir araya geldiğinde bile büyüme hâlâ pozitif. Piyasaların bunu çok olumlu karşıladığını düşünüyorum. Ülke riskini ölçen kredi risk primlerine baktığınızda, geçen yıl yaklaşık 600 baz puandan bu yıl 300 baz puanın altına düştüğünü görüyoruz. Ayrıca tüm kredi derecelendirme kuruluşları kredi notunu yükseltmeye başladılar. Bu olumlu bir durum" derken yine de ekliyor:
"Enflasyonu düşürme çabalarının bazı zorluklara yol açtığını biliyorum ve bence bu zorlukları hisseden sektörlere biraz daha yakından bakarak bu sıkıntıları hafifletmek için hep birlikte çalışmamız önemli."