Habertürk
Yerel Haber Hattı 0536 266 79 69
KONUŞMAYI BAŞLAT
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
  • "BEN TOPLAYICILIKTA KALDIM"

    • Bu sonradan oluşan bir özellik miydi yoksa hep var mıydı?
    Zaten insanlığın evrim sürecinde toplayıcılık vardır. Ben herhalde o evrimi geçiremedim. Toplayıcı ruhum kalmış. Ben, toplayıcılıkta kaldım. Topladım, topladım hatta toplarken de bir ara kilo da topladım, 140 kiloya kadar çıktım. Ondan sonra çıkarmaya başladım ama baktım ki çıkacak gibi değil şu anda yine çok geniş çapta birçok alanda topluyorum ama çok dağınık olmamakta fayda var. Şimdi o konuda daha derli topluyum.

  • "ONLARA HEYECAN VERİYOR"

    • Ayşe ile Zeynep, "Bizim geleceğimizi koleksiyonlara yatırdın" diye sitem etmiyorlar mı?
    Ayşe ile Zeynep seviyorlar, çok da keyif alıyorlar. Şimdi yeni nesil eskiye çok meraklı olmuyor ama ilgilerini çok çekiyor. Haberler ve gazeteler daha çok ilgilerini çekiyor. Geçenlerde bir gazeteye bakıyordum, Mustafa Kemal Atatürk’ün öldüğü günkü gazeteydi ve bu onları çok etkiledi. Son Teşrin 11 Kasım 1938 Ulus Gazetesi. “1969 ve aya ayak basıldı” gibi uç konuları seviyorlar. Parçaları gösterdiğimde çok heyecanlanıyorlar. "Bak, Michael Jordan’ın imzaladığı basketbol topu" diyorum onu filmlerinden, belgesellerinden az - çok bildikleri için, son dönemde de o kadar çok bilinen büyük popüler ve önemli figürler oldukları için, böyle şeyler onlara heyecan veriyor.

  • "KOLEKSİYONA ÇOK PARA HARCADIM"

    • Koleksiyon için çok para harcadın mı?
    Harcadım..  Çok harcadım. Ben bir dönem çok dağıldım. Her şeyi topluyordum. Hatta gittiğim yerlerde çay bardaklarına bile bakıyordum, iş oraya kadar gidecekti. Harcadım tabii ama ne kadar olduğunu hiç bilmiyorum.

  • "OKUMAYAN KESİM BENİ KORKUTUYOR"

    • Aslında sende bir servet var değil mi?
    Doğrudur... Vardır ama bunlardaki maddi değer benim için bitmiş oluyor. Şunu mutlaka söylüyorum; telefonlarınıza bakarsınız ama bir kitap okumak, koklamak, o kitapla ilişki kurmak daha kalıcı ve çok daha değerlidir. Özellikle kızlarıma ve öğrencilerime hep bunu söylüyorum. Çünkü okumayan bir kesim var ve bu beni çok korkutuyor. O konuda çok yoğunuz.

  • "OKUMUYORUZ"

    • Gerçekten okumayan bir nesil mi? Kitap satışları da artıyor ama... 
    Okumuyoruz... Artabilir, yine okuyanlar bizim kuşak ve bizden sonraki kuşaktır ama çok okunduğunu düşünmüyorum.

  • "SÜREMİ, 4.5 SAATEN AŞAĞIYA DÜŞÜRDÜM"

    • Sosyal medyanın da etkisinin olduğunu düşünüyorum.
    Hem sosyal medyanın etkisi hem de telefonların etkisi. ‘Nomofobi’nin etkisi, “No Mobile Phobia” yani telefonum nerede korkusu. Düşünebiliyor musun? Ekran süremi 4.5 saatten aşağı düşürdüm. Bu çok önemli bir şey. Bu hesaplanıyor ve insan ömrünün bayağı büyük bir bölümü gitmiş oluyor.

  • "BİRAZ DA ZEKİ OLACAK"

    • Konservatuarda oyunculuk dersleri veriyorsun. Bir öğrencinin oyuncu olabilmesi için özellikle hangi özelliklere sahip olması lâzım?
    Bunun hikâyesi şu; o oyuncu, ekranda ya da sahnede kendine baktırabiliyor mu? Yani özeti, albenisi var mı? Bu olabilir. Aslında karizma lafı daha doğru. Bizim ‘şeytan tüyü’ dediğimiz, ‘elektrik’ dediğimiz, sahnede durduğu zaman baktırması, sana vereceği elektrik, sana vereceği enerji, duruşu, heyecanı, konuşması, gözleri, ve tabii ki bütün bunların içerisinde de yeteneği ve azmi önemli kriterler. Aslında bunların hepsi total. Mesela, çok güzel olur ama içi boş olur ya da güzel olmaz ama muazzam bir enerjisi olur. O şeytan tüyü dediğimiz, o sempatiklik dediğimiz şeye biz ışık diyoruz. O sahne ışığı. Sahneyi tiyatro sahnesi olarak da yorumlayabilirsiniz, monitörün arkası olarak da yorumlayabilirsiniz ama monitörün arkasına geçtiği zaman da orada başka kriterler devreye giriyor. Çünkü bazı oyuncular var hakikaten sahnede çok büyüyor ama monitörde bir başka oluyor. Ona özel çalışmak gerekiyor. Ben böyle, içerisinde o oyunculuk enerjisi olan insanların o enerjisini gördüğümde ve o enerjisini ortaya çıkarılabilecek bir malzeme olduğunu gördüğüm zaman yol arkadaşlığı yapıyorum. Bunun iki kere iki dört, dediğim bir formülü yok. Konuşmayı bilecek, bu çok önemli. Kendini ifade edecek. Biraz da zeki olacak.

  • "YAPAY ZEKÂ TEHLİKESİ VAR AMA..."

    • Bir de gündemimizde yapay zekâ var. ABD’de oyuncular sendikası ve senaristler birliği; “Yapay zekâ çok gelişiyor, yakında işinizi elinizden alabilir.” dedi. Böyle bir tehlike var mı?
    Böyle bir tehlike var... Zaten şimdi en çok tartışılan konu bu. Geçenlerde bunun çok güzel bir sohbetini yaptık. Yapay zekâ dediğiniz şey eskiden beri olan bir şeydi. İlk bilgisayar kurulduğunda da aslına baktığında bilgisayar dediğin şey yapay zekâydı ama onu kuran kim? İnsan... Ona o doneyi veren kim? Yine insan. Bu ne kadar yayılacak, nereye gidecek, onu bilemeyiz. Bir yapay zekâya senaristlik görevi veriyorsanız bile öyle ya da böyle komutları mutlaka kendiniz vereceksinizdir. O komutları da birileri yükleyecektir. Mesela, yapay zekânın konuşmaları çok iyi yazdığı söyleniyor. Geçenlerde bir arkadaşımla sohbet ederken “Bir yerde bir konuşma yapacaktım ve iklim değişimiyle ilgili bir konuşma yazmasını istedim. Bu iklim değişiminde sürdürülebilir tarımın önemini detay detay verdiğinde daha rahat çıkarabiliyor” dedi. Evet çok ilerlemiş, çok da ilerleyecek, hep bunu tartışıyorlar ama ben insanla beraber meç edildiği sürece, özellikle sağlık sektöründe çok başarılı olacağını düşünüyorum. Bizim sektörde ne olabilir diye düşünüyorum. Bizim o kadar güzel senaryo yazan arkadaşlarımız var ki bir de zaten mucize gibi bir şey yapıyorlar. Bence orada yapay zekâ biraz tutuşabilir. 150 dakika yazı yazmak ve onu çekmek çok zor bir iş. Şu anda ABD'liler; “Türkler bu işi nasıl başarıyorlar?” diye araştırıyorlar ama görüldüğü gibi, sektörde aslanlar gibi liderliği alacak kadar büyük bir üretim var.

  • "MUAZZAM BİR FİLMDİR"

    Yapay zekâ ne kadar gelişirse gelişsin, örneğin, Henry Fonda’nın ’12 Kızgın Adam’ filmini, Ertem Eğilmez’in ‘Canım Kardeşim’ filmini çekebilecek zekâda olacağını düşünmüyorum. ‘12 Kızgın Adam’ı defalarca izledim, bir film her defasında aynı etkiyi bırakır mı? Bir odada geçen bir film sonuçta.
    Bir odada geçiyor ama o ne kadar muazzam bir senaryodur. Ne kadar güzel tartışırlar. Herkes ‘evet’ derken bir kişi ‘hayır’ der ve film öyle başlar. Muazzam bir filmdir.

  • "BİR DAHA EVLENMEM"

    Bir daha evlenecek misin?
    Hayır, bir daha evlenmeyeceğim. Çocuklar da büyüdü. Yeter. O hakkımızı doldurduk.

  • "ESKİ EŞİMNİN EVLENMESİNDEN ÇOK MUTLU OLDUM"

    Eski eşin Canan Hoşgör geçtiğimiz günlerde evlendi. Neler hissettin?
    İyi yaptı. Ne mutlu ona. Artık aradan yıllar geçmiş, üzerine neler olmuş neler yaşanmış, mutlu olduğu gibi yaşasın. Çok mutlu olsun, evlilikten sonraki hayatı çok keyifli olsun. Zaten uzun zamandır beraber olduğu arkadaşıyla böyle bir birlikteliğe karar vermiş. Çok mutlu oldum. Her zaman sağlıklı ve mutlu olsun.

Sayfa Yükleniyor..