Habertürk
Yerel Haber Hattı 0536 266 79 69
KONUŞMAYI BAŞLAT
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

Sanatının en verimli döneminde, 49 yaşında hayatını kaybeden heykeltıraş Bayram Candan, kaleme aldığı bir yazısında (Radikal 2 - 2010) kendi yapmış olduğu heykellerin başına gelen olayları analiz ediyor ve ezberleri bozuyordu:


Heykeltıraş Bayram Candan (1964-2013)
Heykeltıraş Bayram Candan (1964-2013)

HEYKELİN ÇEVRESİNDEKİ YAŞAM ALANI

Sadece bir bakış açısı sunmak amacıyla, kamuya ait alanlardaki heykellere yapılan her müdahalenin 'saldırı' adı altında nitelendirilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Aksine, bu müdahaleler heykel ile insan etkileşimi sonucunda ortaya çıkan sürecin doğal unsurlarıdır. Heykelin kamuya ait alana yerleştirilmesiyle birlikte heykelin çevresinde bir yaşam alanı da oluşmaya başlar. Dolayısıyla, heykelin kamuya ait alanda bulunması her türlü müdahaleye açık olduğunu gösterir. Bir yaşam alanında heykelin varoluş biçimi müdahaleler sayesinde değişimlere uğrar. Heykel ile karşılaşan her insanın heykelle farklı bir diyaloğa girmesi sonucunda oluşan müdahalelerin, heykelin alanda varoluş sürecine bir çeşitlilik kattığını düşünebiliriz.

MÜDAHALELER ÖNEMLİ KATKILAR SUNAR

Candan, kendi çalışması 'Dert Babası' heykeli üzerinden tartışmayı şöyle sürdürüyordu:

Örneğin 'Dert Babası' adlı heykel, kent mobilyası olan metal bir bankın üzerine yelleştirilmek suretiyle, insanları yanına oturmaya davet ediyordu. Bu davet ve yakınlaşma sonucunda banka oturan her insan, ister heykelin kulağını kırarak, isterse de dudağına ruj sürerek heykele müdahalede bulunmuş oluyor ki, zaten bu tarz heykellerin insanlara negatif/pozitif enerji yüklediğine inanıyorum. (...) Bu müdahale enerjisini, insanların sanata yakınlaşmasını sağlayacak önemli katkılara dönüştürmeye çaba harcamalıyız.

Bayram Candan
Bayram Candan

"KIRIP DÖKMEK DE ETKİLEŞİMİN BİR PARÇASI..."

Candan heykellere yapılan her müdahalenin de 'vandalizm' olarak görülmemesi gerektiğini vurguluyordu:

Bu müdahale enerjisini, insanların sanata yakınlaşmasını sağlayacak önemli katkılara dönüştürmeye çaba harcamalıyız. Ülkemizde açık alan heykelleri "çağdaşlaştırma misyonu yüklenmiş" yerel ya da merkezi otoritenin, "halkı eğitmeye" yönelik tek taraflı çabaları olarak algılanır. Otoritenin konuya bakışını, çocuğuna pahalı bir oyuncak hediye ederken "buna uzaktan bak ama oynama, yoksa kırılır" diyen anne babaların durumuna benzetebilirsiniz. Oysa kırıp dökme, oyundan alınan zevkin ve kazanımların kaçınılmaz bir parçasıdır (...) Sonuç olarak kamuya açık alanlarda sergilenen heykellerin bir satır arası mesajı da, galeri veya müzelerde sergilenen heykellerden farklı olarak "beni görmek ve benimle yaşamak zorundasın" mesajıdır. Bu mesaja tepki olarak doğan her müdahaleyi vandalizm olarak görmemeliyiz; heykelin çeşitli müdahaleler sonucu yaşadığı her evrenin heykele çeşitli varoluş biçimleri kattığını düşünebiliriz.


Hababam Sınıfı'nın 'babası' Rıfat Ilgaz...
Hababam Sınıfı'nın 'babası' Rıfat Ilgaz...

KARADENİZ'İN KIYICIĞINDA BİR HEYKEL

Kastamonu'nun şirin ilçesi Cide'deki sahilde bulunan Rıfat Ilgaz heykelinin günün her saatinde çocukların ilgisine mazhar olup, sevgi odağı haline gelmesi, fotoğraflar çektirmesi ve o noktanın bir oyun alanına dönüşmesi Bayram Candan'ın söylediklerine tastamam karşılık geliyor...

Rıfat Ilgaz'ın heykeli günün 24 saatinde çocukların ilgi ve sevgi odağı olmaya devam ediyor...
Rıfat Ilgaz'ın heykeli günün 24 saatinde çocukların ilgi ve sevgi odağı olmaya devam ediyor...

Toplumcu gerçekçiliğin en önemli temsilcilerinden ve Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının kilometre taşlarından biri olan Rıfat Ilgaz'ın 27. Rıfat Ilgaz Sarı Yazma Kültür ve Sanat Festivali kapsamında heykelinin açılışı 2 sene önce 2022 yılında yapılmıştı...

"BİZİMLE İLGİSİ KALMADI HALKA MALOLDU"

İlk bakışta heykelin bir kamu kurumu tarafından yapıldığı düşünülse de aslında durum hiç de öyle değil. Yaptığım kısa bir araştırma sonucu heykelin kendisi de bir heykeltıraş olan sanatsever Cuci Tüzemen tarafından yaptırıldığını öğreniyorum. Tüzemen ve eşi Fikret Hanım, Türkiye'nin birçok meydanında imzası bulunan heykeltıraş Aslan Başpınar'a Rıfat Ilgaz heykelini sipariş etmiş. Proje ete kemiğe büründükten sonra Cide'deki yerine konularak ilçe halkına hediye edilmiş.

Şimdiye kadar prensip olarak konuşmayı tercih etmeyen Cuci Bey, beni kırmıyor ve anlatmaya başlıyor:

Cucihan Tüzemen
Cucihan Tüzemen

Ben Aydınlıyım, eşim Cideli. Üç üniversite mezunuyum. En son öğretmenlikte karar kıldım. Karı-koca 30 yıl öğretmenlik yaptık. Birikimimiz vardı. Bunu nereye kanalize ederiz diye düşündük. Önce 2020'de Cide'de Atatürk'ün Samsun'a çıkış heykelini yaptırdık. Daha sonra Rıfat Ilgaz'ın Cide'deki evini gördük. 'Evi var ama kendisi yok' diye düşündük. Oturduk, muhasebesini yaptık. Heykelinin daha kalıcı olacağında karar kıldık. Rıfat Ilgaz hafızalarda kalıcıydı ama görseli de çok önemliydi. Atatürk'ün heykelini yapan heykeltıraşa tekrar gittik ve 'Orada Rıfat Ilgaz'ın oturarak sahile bakan heykelini istiyoruz' dedik. Heykeltıraş arkadaşımız bana 'Siz Rıfat Ilgaz'a benziyorsunuz, ara sıra bana gelerek portre verir misiniz' deyince şaşırdım. Bir iki defa gidip portre verdim. Heykelin çamur resimlerini 2-3 günde bir bana gönderiyordu. Tamamladıktan sonra Cide'ye getirildi ve kaidesine oturtuldu. İlçeye armağan ettik. Bundan sonra heykelin bizimle bir alakası kalmadı, tamamıyla Cide halkının malı oldu. Fiber malzemeden yapıldı, geçen sene tekrar boyattırdık. Ölene kadar o heykelin bakım işleri benim sorumluluğumda. Bu süreçte Cide Belediyesi yer tahsis etti ve heykelin kaidesini onlar üstlendi. O profilin oraya konması ve halkın içtenlikle sahip çıkması bize yetti.

Ömer Yılmaz
Ömer Yılmaz

"ÇOCUKLARIN O'NA SARILMASI BENZERSİZ BİR GÖRÜNTÜ"

Emekli eğitim müfettişi ve araştırmacı yazar Ömer Yılmaz, heykelin yapılış öyküsünü şöyle özetliyor: Türkiye'nin çeşitli yerlerinde öğretmenlik yaptım. Emekli olduktan sonra memleketim Cide'ye geldim. Seçimlerde belediye meclisi üyesi oldum. Cuci Bey'le tanıştık, ahbap olduk. Kendisi önce Atatürk heykeli projesini bana açtı. Belediye başkanımız Mehmet Eşref Mutlu ile görüşüp, mutabakata vardık. Kaidesi belediye tarafından yapılan Atatürk heykeli yerine kondu. Cuci Bey daha sonra ise Rıfat Ilgaz'ın heykelinden bahis açtı. Bu heykel de aynı süreçten geçti. Heykel yapıldı ve 2022'de açılışı gerçekleşti. Belediye yerini tahsis etti ve kaidesini yaparak katkı sundu. Gerçekten mükemmel oldu. Ne zaman oraya gitsem, çocukların Rıfat Ilgaz'ın boynuna sarılmaları, fotoğraf çektirmeleri benzersiz bir keyif veriyor bana.

Ali Nazlı
Ali Nazlı

"HEYKEL İLE ARAMDA BİR ELEKTRİK VAR"


Cide ve Rıfat Ilgaz deyince akla gelen ilk isimlerden biri de hayatını eğitime adamış Ali Nazlı... Ali Nazlı öğretmen duygularını açığa vurmakta bir beis görmüyor:

Bu heykeli ilk gördüğümde gerçekten ona ait olup olmadığını anlamak için yanına gitmiştim. Babamın sınıf arkadaşıydı Rıfat Ilgaz. Uzun zaman Cide'de Uzunkum Oteli'nde kalmıştı. Heykelde tecessüm eden görüntüsünden daha yaşlıydı. Rıfat Bey'le uzun söyleşilerimizde onun sanat anlayışı ile ilgili düşüncelerini sorardım. 'Mizah zekânın zekatıdır' demişti bir keresinde. Herkes hep Hababam'ı anımsar ama o bir ozandı. Kendi şiir anlayışının manifestosunu yazabilecek kadar konusuna hâkimdi. Gerçek bir ozandı. Ben o heykele herkes gibi bakmam. Bana bir şeyler anlatır, ben de ona bir şeyler söylerim. O heykelle aramızda bir elektrik var. Cide'ye geçmişte İstanbul'un frengilileri sürgün olarak gönderilirdi. Dolayısıyla o yıllarda hiçbir Cideli 'Ben Cideliyim' diyemezdi. Rıfat Ilgaz nüfus kağıdını çıkardı ve 'Ben Cideliyim' diyebildi. Ilgaz, Cevat Şakir Kabaağaçlı Bodrum'a ne yapmışsa, onun 10 katını Cide'ye yaptı. Cideli yıllarında her gün iki sivil polis peşinden gelirdi. Heykelde Rıfat Ilgaz'ın yola doğru bakar hâlini gördüğümde pazara giden sarı yazmalı kadınlara 'güle güle' dediğini duyar gibi olurum. Cide'de bir uygarlık var ise bu sarı yazmalı kadınların özgürlüklerine bağlıdır. Ilgaz'ın burada şiir yazdığı yerlere birer tabela konmasını isterdim. 'Selinti' şiirini heykelden 20 metre ötedeki batı yönünde yazmıştır. Böyle bir heykelin ilçede olması, bu fikrin oraya getirilmiş olması başlı başına bir güzelliktir.

Hakkı Öztürkoğlu
Hakkı Öztürkoğlu

"SİZİ TEBRİK ETMİYORUM, KUCAKLIYORUM DEDİM"

Cuci Tüzemen gibi Cide'ye damat olarak gelen eğitimcilerden biri de Hakkı Öztürkoğlu. 68 olaylarının yaşandığı fırtınalı yıllarda Rıfat Ilgaz'la tanışmış olan Hakkı Bey'in düşünce hayatında önemli yer tutan hikâye şöyle gelişmiş:

1968 yılında Cide'ye geldim. Eşim Soğuksu köyünde öğretmendi. 68 olayları vardı. 1974'de Rıfaz Ilgaz Cide'ye gelmişti, eşimle nişanlıydık. Ben o zaman üniversitede öğrenciydim. TÖBDER'de tanışmıştık Rıfat Ilgaz'la. Sohbetlerine katılmazdım ama o mekânda dinleyici olarak bulunurdum. Rıfat Hoca'yı yeni yeni tanıyordum. Bütün kitaplarını temin etmeye çalışıyodum. Zamanla bütün kitaplarını aldım ve okudum. Memleketim Erzurum'a eşimle gittik. Daha sonra 1980'de Cide'ye geldim. 12 Eylül'de Rıfat Ilgaz burada tutuklanmıştı. Daha sonra Daday'da Ballıdağ Senatoryum'unda tedavi gördü. Sonra İstanbul'a gitti. Benim tüm irtibatım TÖBDER'deki konuşmalarıyla sınırlıdır. Rıfat Ilgaz'ın heykelini gördükten sonra Cuci Bey'i aradım 'Sizi tebrik etmiyorum, kucaklıyorum' dedim.

Huriye Öztürkoğlu
Huriye Öztürkoğlu

"ILGAZ'I ÇOCUKLARA TANITIYOR"

Hakkı Hoca gibi öğretmen olan eşi Cideli Huriye Öztürkoğlu, Rıfat Ilgaz'la ilgili ilginç bir anısına yer veriyor: Ben de eşim gibi 70'li yıllarda TÖBDER'de Rıfat Ilgaz'la karşılaştım. Yoğun ilgi gösteriyorlardı. Bir gün aynı belediye arabasına binmişiz. Büyük oğlum onun eserini okumuştu. Oğluma 'Hakan bak Rıfat Ilgaz burada' demiştim. Hakan heyecandan kafasını koltuğa çarpmıştı. Köy öğretmeniydim. Maaş almak için Cide'ye gelirdik. Ölümünden sonra tüm Rıfat Ilgaz etkinliklerinde eşimle birlikte yer aldık. Önümüzdeki yıl 30. yıl anma etkinliği olacak. İlk programı 29 yıl önce Cide Kaymakamlığı yapmıştı. Daha sonra maddi ödeneksizlik yaşandı. Ondan sonra Atatürkçü Düşünce Derneği ve belediye üstlendi organizasyonları. Sponsor bulamadık, biletleri tek tek satarak yaptık bu işleri. Bilgiyle, tanıtımla Rıfaz Ilgaz'la bir yere gelmeye çalıştık. Ancak bir çocuğa bunu anlatamazsın. Çocuk o heykeli görüyor, sarılıyor, resim çektiriyor. Şimdi Rıfat Ilgaz'ı o heykel capcanlı tanıtıyor. Çocuğun hafızasına nakşediyor ve kalıcı oluyor.

"GÖRÜNCE GURURLANIYORUM"

Son söz Cuci Bey'in eşi emekli öğretmen Fikret Dağlı Tüzemen'in. Fikret Hanım ne zaman Rıfat Ilgaz heykelini görse eşsiz bir gurur yaşadığını anlatıyor. 19 sene Kastamonu Tosya'da sonra İstanbul Fatih'te mesleğini sürdürerek emekli olan Fikret Tüzemen'le bu dosyayı noktalayalım: Cideliyim, Rıfat Ilgaz'la tanışmadım ama eserlerini okudum. Cide'ye malolmuş çok müstesna bir insan. Düzyazı yazmak asfaltta yürümek gibidir. Ama şiir engebeli yollarda ayakta durmak ve sonuca varmaktır. Ağlatmak kolaydır, güldürmek zordur. Mizahçı olmak zekâ isteyen, gözlem yeteneği isteyen bir şey. Ilgaz'ı mizahçı olarak görüyorum ben. Heykeli orada görünce gururlanıyorum. Kıymetli bir yazarın heykelinin yapılmış olması bana gurur veriyor...

Rıfat Ilgaz heykeli ve Nur Sürer
Rıfat Ilgaz heykeli ve Nur Sürer

61’inci Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi film ödülünü alan Nadim Güç’ün yönettiği ‘Mukadderat’ Cide'de çekilmişti. En iyi kadın oyuncu ödülünü ise Binnur Kaya ve Nur Sürer kazanmıştı. Fotoğrafta Nur Sürer, Rıfat Ilgaz heykelinin yanında otururken görülüyor.

ÖNERİLEN VİDEO