Habertürk
Yerel Haber Hattı 0536 266 79 69
KONUŞMAYI BAŞLAT
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
  • "BEN DE HAZIR HİSSETMİYORUM"

    • Üçünüzün de ortak özelliği kariyerlerinizin yirmi beşinci yılında olmanız. Yirmi beşinci yıl gümüş yıldır, bu anlamda kutlama yapmayı düşünüyor musunuz?
    Bergüzar Korel: Hiç düşünmemiştim... Gerçekten çok zaman olmuş. 1997, benim daha öğrencilik yıllarımdı ama aynı zamanda ilk kamera karşısına geçtiğim zamanlardı. Daha orada değilim, bir ellibeş olsun, ondan sonra bakarız. (Gülüyor)
    Serkan Altunorak... Ama yine beraber ilerliyoruz. Allah, uzun ömür versin, belki beraber ellilerde bir şeyler yaparız. Şu an biraz erken gibi, ben de hazır hissetmiyorum. 
    Caner Cindoruk... Ben de hiç 25 yıl olmuş gibi hissetmiyorum. Sanıyorum o oyuncu açlığı ve oynama isteği hâlâ çok kuvvetli bir şekilde devam eden bir şey.

  • "ORASI BENİ BESLEYEN BİR YER"

    • Yirmi beş yılda mesleğiniz adına edindiğiniz en önemli öğreti ne olmuştur?
    Caner Cindoruk... Tiyatro sahnesini bırakmamam olduğunu söyleyebilirim. Orası beni besleyen bir yer.

    • On yedi tiyatro oyununuz var değil mi?
    Caner Cindoruk... Daha fazladır... İstanbul’da on iki oldu, on yıl da Adana Şehir Tiyatrosu var. Orada, çocuk oyunlarıyla beraber yaklaşık yirmi otuz oyun var.
    Bergüzar Korel... Tabii ki bizim ev, hep oyunculuğun, işlerin konuşulduğu bir evdi. Sanıyorum benim için en önemli şey çalışma disiplini ve dürüstlük... Yıllardır en çok üzerine koymaya çalıştığım şey bu; gerçekliğe en yakın yere ulaşmak... Ama benim için hiç değişmez ve tartışmaya kapalı olan tek konu çalışma disiplini... İşimi yaparken de ustalarımdan ve birçok yönetmenden çok şey öğrendim. Benim için en olmazsa olmaz ve en önemli şey bu.
    Serkan Altunorak... Geçen gün bir arkadaşımla konuşuyordum; dünyada tam zamanlı aktörlük yapan insan sayısı gerçekten çok az. Hayatını tamamen bundan kazanan, başka hiçbir mesleğe yönelmeyen... ABD'de okuduğum dönemdeki arkadaşlarımı hâlâ görüyorum; garsonluk yapıyorlar, tezgâhtarlık yapıyorlar, bir yerde çalışıyorlar ve audition’lara gidiyorlar. O zamandan beri düşündüğüm veya kime sorsanız, on kişiden sekizi bir dönem oyunculuk yapmak istemiştir. Aslında ne kadar çok şeyden geçtik, o 25 sene dediğiniz şey bana bunu düşündürüyor. Dünyada bunu yapabilen, bundan para kazanan, hayatını bununla geçindiren insanlar olarak ne kadar şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Çünkü bir hayalle yola çıkıyorsunuz, belki aileniz bile size inanmıyor ve siz buna kafa yorup hayatınızı bununla ilgili kuruyorsunuz. "Ne büyük cesaretmiş, iyi ki yapmışım, iyi ki kendime inanmışım" diyorum. Herkesten önce kendim yapabileceğime inanmışım. Bence bunlar güzel duygular. Meslekten çok, yapılabilir olması ve bunu hayata geçirebilmiş olma duygusu beni mutlu ediyor.

  • "ÇOK ŞÜKÜR OLMADI"

    • ‘Neslihan’ karakteri hayatının en zor sınavını veriyor; sizin en zor sınavınızı verdiğiniz bir durum oldu mu?
    Bergüzar Korel... Çok şükür ki böyle dramatik bir yol ayrımında kalmak zorunda kaldığım bir şey olmadı.

  • "HİÇ TAHMİN ETMEZDİM"

    •‘Neslihan’ın yaşadığına benzer olmak zorunda değil, herhangi bir konuda oldu mu?
    Bergüzar Korel... Daha önce de “Büyük konuştuğunuz herhangi bir şey oldu mu?” diye sorulmuştu, biz de “Dolu” dedik. Çok oldu... Çok büyük cümleler kurup o cümleleri yuttuğum çok olmuştur. Allah, kimseyi böyle şeylerle sınamasın. Çok zor... Ben uçak korkusu olan biriyim, bu kadar sık uçağa binip seyahat edeceğim bir hayatımın olacağını hiç tahmin etmezdim ve "Asla yerimden kıpırdamam" derdim. Ama oğlumuzun eğitimi için çok çok sık gidip geliyoruz. Halit, bazen sabah geliyor ve akşam dönüyor. Öyle durumlar oluyor. Şu anki yaşam şeklimi eskiden olsa asla tahmin edemezdim. Genç kızken beni yurt dışına okumaya göndermek istemişlerdi, gitmemiştim. Köklerine ve yaşadığı yere o kadar bağlı bir insanım. Çok şükür, 'Düğüm'de 'Neslihan'ın yaşadığı gibi dramatik bir olay yaşamadım.
    Serkan Altunorak... Ben büyük büyük cümleler kurmamayı öğrendim. Daha anda olmayı, daha mutlu olmayı, geçmişe çok takılmamayı, şu anı ve geleceği düşünmeyi öğrendim. Şu anki hissim ve şu anki ruh halim böyle ama bu röportaj on sene sonra olur da karşıma çıkarsa farklı düşünebilirim. Çünkü artık böyle oluyor. Eskiden bir dergiye röportaj vermişim, şimdi, bunu nasıl söylemişim, diyorum. İnsan çok değişiyor. Her an değişiyoruz, hepimiz değişiyoruz, hayat değişiyor, dünya değişiyor. Değişimin içinde gerçekten dengede kalabilmek, olduğumuz gibi kalabilmek çok önemli. Bizim mesleğimizde olduğun gibi kalabilmek gerçekten en büyük sınav. Bunu elimden geldiğince başarabilirsem, ne mutlu bana. Onun haricinde hedeflediğim çok büyük şeyler yok.
    Caner Cindoruk... Benim için hayatta iki şey var; biri, iyi bir insan olayım, diğeri de iyi bir oyuncu olarak anılayım. Bunun dışında hayattan çok büyük beklentilerim yok.

  • "BAMBAŞKA BİR HAYAT GÖRDÜ"

    • Al Pacino bir röportajında; “Her yeni çalışmam, mesleğim ve kendim adına yeni ufuklar açıyor, kendimi ve mesleğimi yeniden keşfetmemi sağlıyor. Bu özellikler olmasaydı oyunculuğu asla yapmazdım.” dedi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Mesleğinizin size ve işinize kattığı keşifler nelerdir?
    Caner Cindoruk... Her projede yeni bir şey öğrenme, her projede yeni bir şeyler deneyimleme şansı. Oyunculuk ne kadar yetenek üzerine kurulu bir şey olarak görülse de tamamen birikim üzerine kurulu bir meslek. Ve o birikimin sonu yok. Şimdi örneğin oynadığı bu rolle beraber Bergüzar çok yeni şeyler öğrendi. Bambaşka bir hayat gördü. Benim için de polisliğe dair, silah tutmak bile yeni bir öğrenme şekli. Sanırım bizi tutkuyla bu işe bağlayan şey bu. Her projede sıfırdan bir iş yapıyoruz. Çünkü bu meslek böyle. "Ben 25 yıldır bu işi yapıyorum ve rahatım" gibi bir şey yok. Bu işe nasıl hazırlanırsanız o kadar başarı elde edebilirsiniz. Bergüzar’ın söylediği o disiplin, bizim işte çok çalışan bir şey. Bu gerek ruhsal, gerek fiziksel olsun fark etmez. Çünkü her ikisiyle birden var olan bir mesleğe sahibiz. Ve sanırım bizde tutku yaratan şey tam da bu. Ben on yıl önce bir röportajımda, “Ben Tuncel Kurtiz gibi ölmek istiyorum” demiştim. Bu kadar basit...
    Bergüzar Korel... Oyunculuk; normal hayatta deneyimleyemeyeceğimiz, yapamayacağımız, söyleyemeyeceğimiz birçok şeyi yapabilme ve söyleyebilme olanağı sağlıyor. Kendi hayatınızda çok moraliniz bozuk olduğunda ya da çok mutlu olduğunuzda, enerjiniz yüksek olduğunda ya da tam tersi hiçbir şey yapmak istemediğinizde deşarj olabileceğiniz bir alan sağlıyor. Bir nevi terapi gibi... Ama ben, oyunculuk benim sadece işim, benim hayatım değil, benim bir hayatım var ve oyunculuk da benim işim diyerek ikisinin arasına çok net bir çizgi çektim. Çünkü onu yapmak zorundayım. Ben normal şeylerden hiçbir zaman elimi çekmedim. Normal hayattan, hayatın içinden, dışarıda olmaktan, her şeyi kendim yapabilmeyi istemekten vazgeçmedim. Oyunculuk, bu anlamda bir oyun. Biz koca koca insanlar bazen sette, “Ne yapıyoruz biz?” diyoruz. Kanlar sürülüyor, şekerli mi bu filan diyorum. Sonra “3-2-1 kayıt” diyorlar ve oyun oynuyorsun. O oyunu oynarken çok şey öğreniyorsun ki... Oyunun yazıldığı döneme ait siyaseti okuyorsun, sosyolojisine bakıyorsun, psikolojisine bakıyorsun. O kadar çok şey öğreniyorsun ki bence hayatta bundan daha lüks bir şey olamaz. Bir de üzerine para veriyorlar.
    Serkan Altunorak... Benim için de tamamen aslında çok kişisel bir savaş. Ben oyuncu olmak istiyorum, dediğiniz andan itibaren başlayan sürekli öğrenme, sürekli araştırma, sürekli üstüne yeni bir şey koyma çabası. Bu mesleğin kendi içinde var olan bir şey. Hiçbir zaman, "Ben bunu çok iyi yaptım" diyemiyorsunuz. Sürekli eksik hissettiğiniz, sürekli bir tamamlanmamışlık hissi oluyor. Asla onaylanmaktan bahsetmiyorum.... Bunun ödüllendirilmesinden de bahsetmiyorum... Siz zaten neyi ne kadar yapıp yapamadığınızı aşağı yukarı görebiliyorsunuz. Hissediyorsunuz. Çünkü hisleriniz zamanla çok gelişiyor. Ve oyunculuk bence sonsuz çalışma açlığı ve çok büyük bir aşk. Çok tuhaf bir aşk... Bazen nefret ediyorsun, bazen ölüyorsun, bazen bayılıyorsun. Sonsuz bir disiplin... Yaptıkça kendinizi tanıyorsunuz.

Sayfa Yükleniyor..